CAN YÜCEL

 

Hamlet’te geçen ‘to be or not to be…’ yi , ‘Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin?’ şeklinde çeviren şairdir Can Yücel.

Eski Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in oğlu…  Aşağıdaki dizeler babası için.

Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim

Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldi mi de gidici-hep, hep acele işi!
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti
Öyle öyle ezberledim gurbeti

Sevinçten uçardım hasta oldum mu
40’ı geçerse ateş, çağrırlar İstanbul’a
Bir helalleşmek ister elbet, diğ’mi, oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oyununu
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu

En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim.”

İlk şiirini on yaşlarındayken, babasının Paris’ten getirdiği Beethoven ve Mozart plaklarının etkisiyle yazar: “Kuşların sesini severdi Beethoven / Mozart’ın sevdiği gibi / Dehaları geçti şaheser oldu / Mozart’ın istediği adam oldu.”

“Ben ömrümce muhalif yaşadım / Devletçe de menfi bir TİP sayıldım / Onun için kan grubum / RH NEGATİF” diyerek tanıtır kendini.

Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde Alman Filolojisi, sonra Cambridge… Biraz orada biraz burada geçen eğitim hayatı diplomayla sonlanmaz.

Hayatının en büyük aşkı Güler’le tanıştıktan iki ay sonra evlenir.

“Yaşamak düğünse sen orda gelindin

Seni soydum Güler, dünyayı giyindim.”

1950’nin sonlarına doğru BBC’den teklif alarak Londra’ya taşınır Yücel ailesi. Orada kaldıkları beş yıl boyunca Yeni Hasan, Güzel ve Su’nun doğumuyla üç çocuklu bir aile olur. 3 Haziran 1963 günü Nazım Hikmet’in ölüm haberini BBC’de gece nöbeti esnasında alan ve bu haberin etkisiyle kafayı çeken şair sabah yayınını yapamayınca, kendisinden istifasını isterler.

12 Mart 1971’den sonra Amerikalı bir generalden yaptığı bir çeviri nedeniyle on beş yıl mahkumiyet alır. Buradayken kendisine getirilen üzümlerden şarap yaptığı fark edilince hücre cezası alır. 1974’teki afla salıverilir.

Ankara ve Dragos’taki baba evlerini satarak Kuzguncuk’tan bir ev alır. Çocuklar burada büyürler. Güzel, Deniz Bilimleri akademisyeni, Su annesinin yolundan giderek ressam, Yeni Hasan ise Kanada’ya giderek nöropatoloji ile ilgili akademisyen olur. Çocukları için de şiir yazar Can Yücel.
Güzel’e :

Sen ki çiçekleri toplamayan Güzelim

Çiçekleri sulayan çocuk

Ve ben ki buruk ve kavruk  

Bir ihtiyar adamım artık

Öyle güzeldim ki senle

Çiçeklerden çok”

Su için:

“Bir derin uykudaydım ölümün içinden

Açtım ki gözlerimi

Bir suyun gölgesi gibi

Kendisi adeta bir suyun

Ayakucumda sen oturuyorsun

Şiir getirenlerin çok olsun çocuğum”

Kanada’daki Hasan’a (nedense bu dizeler beni çok etkiliyor, neden aynı aslında ben de gönderdim oğlumu oralara):

“Oğlum, hayırlı yolculuklar sana  

Ki annenle ben hayır diyoruz

Bu içinde yaşadığımız körlüğe

Döneceksin elbet sen daha sağlıklı

Ve gören gözleriyle insanlığın

Beni bir daha göremesen bile”

Bir şiiri daha var Can Yücel’in geçen seneye kadar buzdolabının kapısında asılı kalan. Bazı öğrencilerim de bilirler, sınıfta da okumuşluğum vardır. MAL VARLIĞIM şiirin adı. Onunla bitireyim:

Avşa adasında üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen
Gökyüzünde bi bulut
Bitlis’te beş minare
Biri yazlık, biri kışlık, iki platonik sevgili
Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı
Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü
Palandöken’de bir plan, iki döken
Kastamonu’da üç kasto
Üç fay hattı
Bir çarşamba, iki perşembe, üç cuma
Dünyada mekân
Ahrette iman
Denizde kum
Uzayda yerçekimsizlik
Bi çuval gazoz kapağı
Bi kibrit kutusu sigara izmariti
On sekiz saç biti
Biri İngilizce 6 adet küfür
Yirmi tane boş naylon poşet
Sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht
Bi kuru saç sakal, kıl, tüy, yün
Üç ayrı parkta üç ayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank
Bi ayakkabı çekeceği
İki büyük taş kütlesi
Bir adet ağaç gölgesi
Üç kuş kanadı sesi
Bi sürü kedi köpek

Bi Marmara Denizi
Camına yaslanıp seyredilen iki piliç çevirmeci
Her akşam karıştırılan dört çöp bidonu
Çalıp çalıp kaçılan beş melodili apartman zili
Nakit 15 kuruş
Anne babadan kalma, yarısı yaşanmış bi ömür

One comment

Yorum bırakın