GÖBEKLİTEPE

UNESCO’nun Dünya mirası listesinde,

Yeryüzünün bilinen ilk ve en eski mabedi, dünyanın en eskisi, en yaşlısı,

Mısır Piramitleri, onun yanında dünkü çocuk,

Tarihin sıfır noktası,

Bir gün dünyadaki bütün ilkokul çocuklarının ders kitaplarına girecek ve dünya tarihini değiştirecek kadar önemli…

Yeryüzünün gelmiş geçmiş en eski yapısı ama adı biraz komik geliyor bana. Keşke Göbeklitepe’nin, bölge halkı arasında eskiden beri bilinen adı “Ziyaret” tescil edilseydi… ZİYARET TEPE daha iyi sanki… Üstelik daha anlamlı… Çünkü bu tepe, çok eskilerden beri derde deva aranan ve bu amaçla ziyaret edilen bir yermiş. Henüz tapınak buluntuları ortada yokken, bölge halkı burada, tam da buluntuların olduğu tepedeki asırlık ağacın altında bulunan iki eski mezarın başında toplanır, adaklar adarmış. Kadim kültür ritüelleri, binlerce yıl ötesinden bir şekilde günümüze ulaşmış.

Halkın eskiden beri sezdiği Göbeklitepe,  bilim insanları tarafından çok geç fark edilmiş. 1963’te İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversitesi’nce yürütülen “Güneydoğu Anadolu Tarih Öncesi Araştırmaları Projesi” yüzey araştırmaları sırasında Göbeklitepe’deki  höyüğün yüzeyinden toplanan buluntulara dayanılarak buranın bölgenin önemli yerleşimlerinden biri olabileceği sonucuna varılmış ancak bu konuda başka bir çalışma yapılmamış.

Aradan on yedi yıl geçtikten sonra “Survey Work in Southeastern Anatolia” adındaki makalesinde bölgeden ilk kez söz eden  kişi, Peter Benedict olmuş. Bu iki çalışmaya rağmen, 1994’te Klaus Schmidt adındaki bir Alman arkeolog burayı fark edinceye kadar  Göbeklitepe ile ilgili herhangi bir çalışma yapılmamış. Aklıma memleketin üniversiteleri  geliyor, bu arkeoloji bölümleri dünyada olup bitenleri, bilimsel çalışmaları izlemiyorlar mı acaba diye sormadan edemiyorum.***

Göbeklitepe’ye gitmeden yaptığım araştırmalarda buranın çok geç fark edildiğini biliyordum. 1994’te Alman arkeolog Klaus Schmidt’e kadar buranın arkeolojik değeri hem üniversiteler hem de bölgedeki müze yetkilileri tarafından  tam olarak değil, hiç anlaşılamamış olmalı ki tarla sahibi, 1986 yılında, çift sürerken bulduğu bir eseri Şanlıurfa Müzesi’ne götürmüş ama altının değerini kuyumcu bilir derler ya müze yetkilileri, bu esere kireçtaşı muamelesi yapmışlar ve eseri geri çevirmişler. Daha sonra çift sürülürken iki eser daha bulunmuş, yine aynı müzeye götürülmüş, yine değerleri anlaşılmamış ve Alman arkeologlar durumdan haberdar olana kadar bu eserler dört beş yıl müzede kalmış. Ve nihayet 1995’te Klaus Schmidt’in başkanlığında kazılar başlamış. Yirmi yıldan beri devam eden kazı çalışmaları, bu bölgede tespit edilen yirmi tapınaktan sadece altı tanesi gün ışığına çıkarabilmiş. Klaus Schmith, 2014’te hayatını kaybedinceye dek buraya çok emek vermiş. Bizden emek verenler var mı, bu konudaki araştırmaları neler bunları bilmiyorum.

İngiliz yazar G. Hancock,  “Magicians of the Gods” (Tanrıların Büyücüleri) adlı kitabında Göbeklitepe’deki Akbaba Taşındaki kabartmaların, gökyüzündeki burçları ve 13 bin yıl önce dünyaya çarptığına inanılan kuyruklu yıldızı sembolize ettiğini yazmış,

İngiliz bilim insanı Dr. Martin Sweatman,  Edinburgh Üniversitesinde yaptığı bilgisayar simülasyonları ile 13 bin yıl önce başlayan ve 1000 yıl süren Buzul Çağı’nın sona erdiği tarihle Göbeklitepe’nin ilk inşaatının başlama tarihinin aynı olduğunu ve Göbeklitepe’nin yapımı sırasında Türkiye’de, yıldızların ve burçların gökyüzündeki yerini belirlemiş. Bu simülasyon sayesinde, bir kuyruklu yıldızın çarpmasının Göbeklitepe’de sembolize edildiğini kanıtlamış. Sweatman, Göbeklitepe’nin mabet ve aynı zamanda da astronomi gözlem merkezi olduğunu kanıtladıklarını belirtmiş. Göbeklitepe’nin dikili taşlarındaki resimlerin bu astronomi olayını anlattığını gösteren veriler, Mediterranean Archaeology and Archaeometry Dergisi’nde Sweatman’ın 2017’de yayımladığı bilimsel makale ile dünyaya açıklanmış.

Göbeklitepe, Yuval Noah Harari’nin “Hayvanlardan Tanrılara – Sapiens” kitabının tarım devrimiyle ilgili bölümünde de yerini alır. Harari, burada Göbeklitepe  buluntularının tarih öncesine bakışımız açısından yol açtığı kırılmaya dikkat çeker.

Günümüzden 11.500 yıl önce inşa edilen ve inşa edildikten 1000 yıl sonra bilinmeyen bir nedenle insanlar tarafından üstü kapatılarak gömülen Göbeklitepe’nin gizemi henüz çözülmüş değil. Kolay kolay da çözüleceğe benzemiyor. Kazıların bu kadar yavaş ilerlemesi de bu konuda ayrı bir engel gibi görünüyor.

Dünyanın ilk tapınak merkezi olan 11 bin 500 yıllık Göbeklitepe, gün ışığına çıktığı zamandan beri, Schmidht’ten sonra gelen kazı başkanının FETÖ davası nedeniyle tutuklanması, 2016 Nisan’ından itibaren çatı yapma, daha sonraki zamanlarda da, yapılan çatının çökmesi gibi  gerekçelerle birkaç kez ziyarete kapatılmış. Daha iki yıl önce yapılan bir çatı nasıl çöker sorusu bir tarafa, Göbeklitepe ülkemizde yeterince tanınmıyor ve tanıtılmıyor sanki… Çünkü biz gittiğimizde çok az ziyaretçi vardı ve belediyenin ziyaretçiler için koyduğu otobüsler de bomboştu. Üstelik ziyaretçi azlığı oradaki ilgililerin de yakındığı bir konuydu.

Dünyanın sahip çıktığı Göbeklitepe, bizim topraklarımızda bizim tarafımızdan da sahip çıkılmayı bekliyor.

Umalım ki Göbeklitepe Yılı ilan edilen 2019, bu büyük mirası sahiplenişimizin miladı olsun.

 

*** Üniversite Çevrimiçi (Online) kaynak  veri tabanında yaptığım taramada Göbeklitepe üzerine yapılan 226 bilimsel yayından 53 tanesinin Türk yazarlara ait olduğunu tespit ettim.  Bu yayınlardan 30 tanesi Bahattin Çelik (Ardahan Üniversitesi, Arkeoloji Bölümü) adlı yazara ait. Geriye kalan 23 bilimsel yayının 10 tanesi,  içinde Bahattin Çelik’in bulunduğu bir iki yazarlı yayınlardan oluşuyor. Sonuç bana çok ilginç geldi. 53 yayından 40 tanesi bir yazara ait. Aslında bu sonuç, araştırmacılarımızın Göbeklitepe konusuna fazla ilgi duymadıkları gibi bir başka sonuca götürüyor . En azından ben böyle düşünüyorum.

 

BEREKETLİ HİLALİN KUZEY YILDIZI: ŞANLIURFA

5 comments

  1. Gezgin Seyhan Can, tarihin ve gizemli taşların izini sürüyor ve aydınlatmaya devam ediyor. Teşekkürler.

    • Çok teşekkür ederim Adalet… Kendimi gezgin sınıfında düşünemesem de kendi çapımda bir şeyler yapmaya çalışıyorum.

      • Sevgili Seyhan hanımcığım bence siz kendinizi gezgin sınıfında da düşünün. Çünkü sadece gördüklerinizi anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda araştırmalar yapıp; hem önceki hemde günümüzdeki durumları hakkında bilgi veriyorsunuz.
        Çok güzel.

      • Sevgi Hanım, teşvik edici yorumunuz için çok teşekkür ederim. Sevgiler…

Yorum bırakın