
Prof. Dr. Hasan Erkek; şiir ve tiyatro alanındaki yapıtları ile ulusal ve uluslararası alanlarda toplam yirminin üzerinde ödül alan; akademisyenliğinin yanı sıra oyun yazarı, eleştirmen ve şair kimliğiyle tanınan; edebiyatın çeşitli alanlarında üretkenliğiyle bilinen çok yönlü bir sanatçı, gerçek bir Cumhuriyet aydını… Aralık 2022’de Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları etiketiyle yayımlanan “Orfeus’tan Sonra” adlı şiir kitabıyla tanıdığım Hasan Erkek Hocam, “Edebiyatta Resim Esintisi”ne değer katan yorumuyla beni ve kitabımı onurlandırdı.
Hasan Erkek Hocama ve Edebiyatta Resim Esintisi’ni Paris’te kendisine ulaştıran kıymetli ressamımız Aslıhan Çiftgül’e sonsuz teşekkürler…
İyi ki sanat var!..
“Evde, işyerinde, sokakta, sosyal medyada hep yakınıyoruz, kızıyoruz. Öfkeleniyoruz kimi zaman. Haklıyız da çoğunlukla. Çünkü ülkemizde, çok olumsuzluk yaşanıyor. Çokça haksızlıklara tanık oluyoruz. Liyakatsizliklere köpürüyoruz.
Ama iyi şeyler de oluyor. Kimi zaman bütün olumsuzluklara karşın “mucizevi” başarılar gerçekleşiyor. Yurt içinde ya da yurt dışında hak edilerek alınmış ödüller duyuyoruz. Heyecanlandıran kitaplar basılıyor, yayınevlerinin yaşadığı olumsuzluklara karşın.
Olumsuzluklara veryansın ediyoruz da (edelim de zaten) ama olumlu gelişmelere pek kulak asmıyoruz toplum olarak. Dahası kulağımızın üstüne yatıyoruz. Gözlerimizi yumuyoruz. O başarılar yerine havadan sudan söz ediyoruz, gökyüzüne bakarak. Bu yeni bir şey değil, eskiden beri biraz öyleyiz, toplum olarak. Nedeni derinde ya da çok yüzeyde olabilir.
Acaba, toplum olarak bu hale gelmemizde, bunların da payı yok mu? Bu tutumda liyakatsizliği beslemiyor mu? Gerçek başarıyı yeterince görebilseydik, hak edenleri hak ettikleri görevelere getirip onları alkışlasaydık, bütün bu olumsuzluklar yaşanır mıydı?.. Bu düzeyde yaşanır mıydı?.. Silkinip kendimize gelmenin vakti geldi de geçiyor.
Son zamanlarda okuduğum ve beni en çok heyecanlandıran kitaplardan biri Seyhan Can’ın Edebiyatta Resim Esintisi oldu. Yılların içinden süzüle süzüle oluşmuş, bilgiyle, emekle, sabırla kotarılmış bir kitap. Uzun okumaların, incelemelerin, müze ziyaretlerinin sonunda ortaya çıkmış bir yapıt. Disiplinlerarası bir çalışma. Resimden edebiyata, edebiyattan resme gidip gelen ince yolların bilimi gibi. Doktora tezi niteliğinde bir çalışma.
Engin gönüllü yazarı, gösterişten uzak bir tutumla, tutkusunun bir ürünü olarak sunuyor kitabı. Zaten o tutku olmasa hangi güç yazdırabilir böyle bir kitabı?.. Bir sayfa yazmak için kaç müze gezilebilir, kaç roman okunabilir?..
Resmin edebiyat yapıtlarındaki yansımalarını, izdüşümlerini irdelemek için dizgesel ve tarihsel bir sıra da gözetmiş yazar. Yapıtların arasındaki ince bağlantıları bulup çıkarmış. Anılar, öyküler de var, yapıta tat katan. O yapıtların derinliğini hissettiren estetik analizler de… Onlara zenginlik katan ortam ve tarihsel olaylar da…
En önemlisi de, bu incelemeye yöntemsel yaklaşan yazarın katı bir bakışının olmaması. Bilgiye dayanmakla birlikte, sanata özgü esnek bakışını koruması. Niceliksel olarak çok yapıtı ele almış olsa da, niteliksel bir araştırma niteliğinde kotarmış yapıtını.
Seyhan Can’ın ilk kitabı. Ancak, bir yazarın ömrünün sonunda kaleme aldığı bir kitap olgunluğunda. Sanatı kendi dışında sevebilen bir aklın çiçeği.
Kitapta, ele alınan ya da değinilen resimlerin “karekod”ları da var ilgili sayfalarda. Kitapta siyah beyaz basılan (kuşkusuz daha iyi bir baskıyı hak ediyor, ama bu kadar az okuyan bir toplumda, yayınevi nasıl kalksın o kadar giderin altından) resimlerin özgün hallerini görmek, incelemek olanaklı.
Yazar, bunlarla da yetinmemiş, kitabının sonunda, “Dünya Müzeleri” bölümü koymuş. Kitabında kullandığı resimlerin bir listesini eklemiş. Yalnız baştan sona değil, çok yönlü okunabilecek bir kitap. Bu alan(lar)larda yazılacak yeni kitaplara öncülük edecek bir yapıt niteliğinde. Umarım arkası gelir.
Eleştirmenlerimiz, medyamız, ödül jürilerimiz ne kadar ilgi göstermiş bu kitaba?.. Google hazretlerine bir sorun bakalım…” Hasan Erkek


