Gentile BELLINI (1429-1507)

  • Venedik’li ünlü ressam Jacopo Bellini’ nin büyük oğludur.
  • Venedik Okulu’na mensup.
  • Kardeşi Giovanni’ye oranla hem nitelik, hem de nicelik bakımından daha az önemli bir sanatçı olmuş­tur. Kardeşinin tersine Gentile Bellini’nin resmi, daha çok Venedik manzaraları ve tarihiyle, bölgesel konularla ve portrelerle sınırlıdır.
  • Gentile’nin en ilginç ve önemli yapıtı, yaşamının sonuna doğru, 1496-1501 arasında Scuola di San Giovanni için yaptığı büyük boyuttaki üç resimden oluşan dizidir. Bugün Venedik Akademisi’nde bulu­nan bu resimler Kutsal Çarmıhın Mucizeleri’nı konu almaktadır.

Fatih Sultan Mehmet  

Tarih: 1480 Boyut: 69,9 x 52,1 cm    Dönem : Venedik Rönesansı

Yer: National Portrait Gallery, Londra (Victoria&Albert Müzesi’nde sergileniyor.)

Fatih’in talebi üzerine İstanbul’a gelmiştir. Fatih Sultan Mehmet, Leonardo da Vinci’yi de İstanbul’a davet etmiş, Michalangelo’dan da İstanbul Boğazı için bir köprü tasarlamasını istemiş. Tablo yapıldıktan bir yıl sonra Fatih ölmüştür.

Nedim Gürsel’den…

“Gentile umulmadık bir cüretle modelinin iç dünyasına girip onu iktidarın yalnızlığında betimlemişti. Başında kırmızı serpuşa sarılı, kat kat beyaz horasani kavuk, kürk yakalı kırmızı kaftanın içinde üşüyor gibi. Yüzü solgun, gözleri çukurlarına kaçmış; elmacık kemikleri de siyah fonda belli belirsiz, üzerlerine ışık düşmese böyle uçuk sarı görünmeyecekler. Kemerli, uzun burnu ağzını örtecek neredeyse; bakışları donuk, sakalı kürk yakanın renginde, belki biraz daha kızıl, bakıra çalıyor. Ressam, onun en büyük düşünü, en gizli amacını sezdiğinden, San Pietro Kilisesi’nin kubbesiyle kızıl elma efsanesi arasında bir ilişki kurmasa da Mehmet’in Doğu Roma’dan sonra Batı Roma’yı da fethetme planları yaptığını bildiğinden, iki Roma sütununun arasına hapsetmiş İstanbul fatihini. üzerine de Bizans, Karaman ve Pontus taçlarının arasında fildişi gibi parıldayan bir zafer takı yerleştirmiş. Önünde bir balkon duruyor. Balkonun korkuluğunda bir halı ya da değerli bir kumaş var, kumaşın üzerindeyse inci ve elmaslardan bir kabartma. evet, değerli taşlar kumaşa dikilmiş sanki. Sultanın sönük ve kederli bakışlarına inat parıldıyorlar. Ne tam cepheden görülüyor Mehmet ne de profilden.  Teknik deyimle ‘ dörtte üç’ pozisyonda duruyor, hem yakında hem balkonun berisindeki siyah fonda, yani çok uzakta. kullarının ulaşamayacağı bir has odada sanki; iki kıtayla üç denize hükmeden bir padişahın olması gereken yerde. Ama hastalık çoktan içini kemirmeye başlamış bile. Küçülen gövde, buruşan ten… Bir Fatih de olsa çaresiz yenilecek ölüme. bu portreyi yaparken Mehmet’in altı aylık ömrü kaldığından, bizzat doktoru Yakup Paşa’nın -nam-ı diğer jacopo’nun- onu Borgialar’ın Cem’e yaptıkları gibi yavaş yavaş zehirlediğinden haberi var mıydı acaba? Elbette yoktu.ama, sanki bir şeyler sezmiş gibi modelin bakışlarına ölümün gölgesini düşürmüş işte. Cihan padişahının silik kaşları altından nereye baktığı da belli değil, hem bizimle hem kendi yalnızlığında, kendi dünyasında tek başına. hem güçlü hem zayıf. zaten resim değil ki o, ölümün pençesinde bir hükümdar!”