
Sanat tarihçisi Daniel Aresse, “Resim Tarihi” adlı kitabında en beğendiği iki tablonun La Jakond (Mona Lisa) ile Mantegna’ya ait olan Gelin Odası olduğunu yazıyor ve diyor ki “Resimde etkilenme iki şekilde gerçekleşir.” Birinci etki, resimde kullanılan renklerin oluşturduğu, diğeri de resme uzun uzun ve tekrar tekrar bakma sonucunda ressamın hislerinin bize yansımasıyla oluşan etki. Böyle diyor ama bugün Louvre’da Denon Kanadı 1. kat, 6. Oda‘da sergilenen Mona Lisa’nın yanına yaklaşmak mümkün değil. Ünü çok büyük, kendisi küçücük bu tablonun özel bir cam bölmenin ardına konması yetmezmiş gibi önünde bir de bariyer var. Da Vinci’nin tabloya koymadığı engeli müze yetkilileri koymuşlar. Bir de bu küçücük tabloyu saatte bin beş yüz kişinin görmek istediğini düşünürsek tablodan iki şekilde de etkilenmemiz mümkün değil gibi görünüyor.

Bize uzaklardan tebessüm eden La Jakond, Floransalı bir burjuvanın eşi. Kocasına iki erkek evlat vererek soy isimlerinin devamını sağlamış ya kocası da ona bir saray almış, evini büyütmüş ve devrin en ünlü ressamına portresini yaptırmış. Ne kocalar var…
Ünü boyutlarından büyük bu tablo, beş yılda tamamlanmış. Hepimizin neredeyse ezbere bildiği gibi; La Jakond, çok uzaklarda olan bir manzaraya arkasını vermiş locada oturuyor. Sağında ve solunda iki kolon bulunuyor. Koltuğun arkalığı yok ve arkada tuhaf bir manzara görünüyor. Sadece kaya, toprak ve sudan ibaret. İnsan eliyle yapılmış tek şey, köprü… Bu köprü pek de seçilmeyen bir nehir üzerinde. İlginç olanı, arka planda hiçbir canlı görünmüyor. Arkadaki manzara Vinci’nin yaptığı Toskana haritasından alınmış.
Ressamın; güzelliğin geçici olduğunu çok derin, kozmolojik ve enteresan bir tarzda işlediği bu resimde tebessüm geçici ve anlıktır. Bu tabloda tebessüm, portrenin arkasındaki kaos manzara ile bütünleşir. Arkadaki köprü, zamanın geçişini ifade etmekte; nehir ise geçen zamanın sembolü.
Leonardo, bu tabloyu sahibine teslim etmemiş ve kendine saklamış. Herkesin bildiği adıyla söz edersek Mona Lisa o dönem için sıradışı özellikler taşıyan bir resim. Her şeyden önce bu tabloda; o devirde usulen adet olan seyirciyle figür arasına konulan ve paravan görevini üstlenen bir obje yok. Leonardo’nun dahice bir esprisi söz konusu. O, bu paravanı resmin önüne koymak yerine arkadaki fona yerleştirerek seyredenleri resme biraz daha yaklaştırırken, aynı zamanda figürün kolunu mania yaparak görüşümüzün içeriye nüfuz etmesine engel olmuş. Bu birincisi.
Mona Lisa’nın sıradışılıklarından ikincisi gülümsemesi. Bu tabloda La Jakond’un göğsünün dörtte üçü görülmekte, yüzü bize hafifçe dönmüş, gözleri direkt kendisine bakana bakmakta. Böylece tablonun dibinden gözlerine kadar olan bir bükülme ile bizdeki bir şarkının sözleriyle ifade edeyim “gözlerini gözlerimden ayırma hiç n’olur” kıvamında, gözleri hep üzerimizde. İşte tabloyu büyülü yapan bu… Sıradışı yapan ise, o zamana kadar yüzünde tebessüm olan portre çizilmemiş olması. Bunu ilk yapan Leonardo da Vinci. Burada bir parantez açayım. Aresse, Antonello de Messine’nin “Gülen Adam” tablosu istisna diyor. Ama bu portre başarılı olamamış ne yazık ki adam gülmüyor sırıtıyormuş.
En başta da yazdım Mona Lisa yapıldığı devrin estetik ölçülerine ters… O devirde böyle tablo bir rezalet olarak görülüyormuş. O devirde tebessüm eden ve kaşları alınmış bir portreyi kimse istemezmiş. Çünkü fahişeler kaşlarını alırmış. Ayrıca arkadaki manzara da çirkin, dönemin zevkini ve talebini karşılamıyormuş. Rafael’in tablolarında görülen ağaçlar, kuşlar, çayırlar yerine böyle bir portreyi kim ister ki şeklinde bir düşünceyle Vinci bu siparişi yerine ulaştırmamış.
Şimdinin en büyük sanat eserlerinden sayılan ve sergilendiği Louvre Müzesi’nde yönlendirme levhalarının konulduğu bu tablonun adı da ilginç aslında. Tarih bilimci Silvano Vinceti’ye göre; tabloda iki model var. Bunlardan biri, Floransalı zengin tüccarın eşi Lisa Gherardini, diğeri de ressamın ‘çırağı’ diğer adıyla Salai yani Da Vinci’nin küçük şeytanı… Mona Lisa, benim şeytanım anlamına gelen Mon Salai’den evrilmiş. Da Vinci bu küçük şeytanı ömrünce yanından ayırmamış ve kimselere vermemiş.