“yitirmeli büyük yolların birinde ne varsa
böcekler gibi başlamalı yeniden
bu allahsız bu yağmur işlemez karanlıkta
yan garipliğine yürek yan
gitti giden”
Evet, gitti giden… Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın 2008’de aramızdan ayrılmasından sonra, Milliyet gazetesinin yaptığı bir araştırmada en fazla oyu alarak “Yaşayan En Büyük Türk Şairi” seçilen Gülten Akın gitti gider.
“Ah, kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya” sözlerinin ve inceliklerin sahibi Gülten Akın, 23 Ocak 1933’te Yozgat’ın Sorgun ilçesinde başladığı yaşam yolcuğunu 4 Kasım 2015’te tamamladı. Dolu dolu bir hayat… İçine beş çocuk, avukatlık ve öğretmenlik, yaşamının büyük bir kısmını geçirdiği Anadolu’yu sığdırdığı, şiirle dopdolu bir hayat… “Görünmez zaman mezarlığının tenhalığında” bütünüyle şiire vakfedilmiş bir hayat…
- seni sevdim
artık tek mümkünüm sensin
- bir deli kuzgun gibiyim yaşlı teleğimle
göğü siliyorum duraksamadan
yorgunluktan değil, öyle sanıyorum
yalnızlıktandır
hızla dökülüyor tüyüm teleğim
- ağıdını bana dirhem dirhem
paylaştıran komşum
sevinçlerin var mı, nerde
niye onları hiç bilmiyorum
- bende bir gülten kaldı
hangi bağa diksem yabancı”
- güllere su verme, güze alışsınlar
- gülten’i yozgatlı demesinler bundan böyle
nerde ölürsem oralı olayım
doğularda, yolsuz dağların
soğuk suların başında öleyim”
Bazı şairleri en iyi kendi şiirleri anlatır. Böyle düşünürüm ben. Gülten Akın’ı da en iyi anlatan kendi şiiridir. Hayata ve yüreğimizin tellerine dokunması da bundandır şiirinin.
Bu yüzden de şiirinde bir doruk noktası olarak nitelenen son kitabına da adını veren Beni Sorarsan (2013) şiiriyle onu ondan sormak gerek:
Beni sorarsan
Kış işte
Kalbin elem günleri geldi
Dünya evlere çekildi, içlere
Sarı yaseminle gül arasında
Dağların mor baharıyla
Sis arasında
Denizle göl arasında
Yanımda kediler, kuşlar
Fikrimden dolaşıyorum
“Kış işte” dizesi yaşlanmaya ve zamanın yavaşlamasına göndermedir.
Hani bazı insanlar vardır, hemen ölmesin; iki üç ömür daha yaşasınlar dediğimiz, Gülten Akın da böyleydi. ““Bu güz öleceğim, bütün işlerimi bitirdim” demişti.
Ağır, çok ağır dünya” demiş olsa bile keşke iki üç ömür daha yaşasaydı…
Hadi son sözü Cemal Süreya söylesin:
GÜLTEN AKIN
babası ikinci askerliğinden yeni dönmüş.
avlular, avlular büyümek için dünya sarnıcı silme
ikindi avlular
İli Yozgat.
Bozlak yaylasının öte ucunda cami ve saat kulesi
İkinci Dünya Savaşının yukarı Çatak suyunda ve mezarlıkta
Fazlaca oyalandığı o yıllar
Esnaftan biri ibrik gibi duruyor orda ve ağaçlar insanca.
Havsalası destan alır
Beş çocuk ve yirmi milyon insan
beşer çıkar merdivenleri
Orta ikide Yaşar’ı sevdi
Yaşar ki onun için silmek istedi kendini ve her şeyi.
Onun adına dolandı uzun bir gölge halinde başkent sokaklarını.
Üstünde bir arkadaşının subay giysisi
sonsuz sınıf arkadaşı önlüklü
küçük azize
uzağa bakma delisi
kış gününde at kaldırır
Alçakgönüllü:
Karnesinde bir de ‘iyi’ var
Şiirleriyle ölümsüzdür şairler ….
mekanı cennet olsun
bekler gözlerini yakalamak için
kim kim kim kim
konuşun benimle konuşun benimle
çocuklar bir de köpekler